
Suça konu bir eylemin gerçekleştirildiği iddiası sebebiyle ceza soruşturma ve kovuşturmaları yapılmaktadır. Ceza soruşturmasının neticesinde verilebilecek kararları “Ceza Soruşturması Neticesinde Verilebilecek Kararlar” başlıklı makalemizde incelemiştik. Şimdi soruşturma aşaması neticesinde bir iddianame düzenlenerek ceza davası açılması durumunda dava neticesinde verilebilecek kararları incelemek üzere bu makaleyi kaleme alıyoruz. Ceza mahkemesi neticesinde hüküm veya nihai karar verilebilir. Hükümler şunlardır: Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi.
A- BERAAT
Ceza mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde yargılanan sanığın beraatine karar verilebilir. Bu durum Ceza Muhakemesi Kanununun 223’üncü maddesinin 2. fıkrasında açıklanmıştır. Buna göre;
- Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedenleriyle beraat kararı verilebilir.
1- Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması
Ceza yargılamasının en temel ilkelerinden biri suçta ve cezada kanunilik ilkesidir. Suçta kanunilik ilkesi; bir eylemin suç oluşturması, ancak kanunda açıkça gösterilmesi ile mümkün olmasını ifade eder. Diğer bir deyişle, kanunda açıkça suç olarak gösterilmemiş bir eylem, suç değildir ve ceza yargılamasının konusunu oluşturamaz. Cezada kanunilik ilkesi ise; suç oluşturan bir eylem gerçekleştirilmiş ise, bu eylem sebebiyle faile verilebilecek cezanın kanunda gösterilenden daha az veya fazla olamayacağını ifade eder. Yani hakim, bir suçun işlendiğini tespit etmiş ise, buna vereceği cezayı kanunda gösterilen alt ve üst sınırlar dahilinde belirleyebilir. Bu makasın dışına çıkamaz. Herhangi bir hata sonucunda suç oluşturmayan eylemle ilgili kişi hakkında ceza davası açılmış olabilir. Bunun yanı sıra Cumhuriyet Savcısı da şüphelinin eyleminin kanunlarda gösterilmiş bir suçu oluşturduğu konusunda hatalı yorum yapabilir. Ancak yapılan yargılama sonucunda sanığın eyleminin kanunda suç olarak tanımlanmadığının anlaşılması karşısında beraat kararı verilecektir.
2- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması
Buna göre, ortada suç oluşturan bir eylem vardır. Ancak bu eylemin sanık tarafından işlenmediği sabittir. Örneğin suçun işlendiği anda sanığın aslında olay yerinde olmadığı, başka bir yerde olduğu ispat edilmiştir. Ayrıca olay yerinden faile ait olarak toplanan tüm genetik ve fiziki delillerin incelenmesi neticesinde sanıkla hiçbir uyumu olmadığı tespit edilmiştir. Bu ve benzeri durumlarda sanık hakkında beraat kararı verilecek, gerçek faillerin tespiti için de suç duyurusunda bulunulacaktır.
3- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması
Bu durum suçun manevi unsurlarına ilişkindir. Türk Ceza Kanununda bazı suçlar ancak kasten işlenebilir iken, bazı suçların taksirle (kast olmaksızın) işlenmesi de mümkündür. (Bkz. “Taksirli Suçlar” adlı makale) Kanunda suç olarak tanımlanmış bir eylemin failin kastı ya da taksiri olmaksızın gerçekleşmesi durumunda bu sebeple beraat kararı verilir.
4- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygun nedeninin
bulunması
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24, 25 ve 26’ncı maddelerinde hukuka uygunluk nedenleri sayılmıştır. Buna göre,
- Kanunun Hükmünü Yerine Getirme (TCK 24/1),
- Meşru (Haklı) Savunma (Müdafaa) (TCK 25/1),
- Hakkın Kullanılması (TCK 26/1),
- İlgilinin Rızası (TCK 26/2).
Kanunun Hükmünü Yerine Getirme (TCK 24/1)
Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez. Örnek olarak, normal şartlarda bir kimsenin ellerinin bağlanması, zorla bir yere götürülmesi, alıkonulması kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluştururken, polis memurunun, hakkında tutuklama kararı verilmiş birine kelepçe takarak onu cezaevine teslim etmesi kanun hükmünü yerine getirmekten ibarettir ve olayda hukuka uygunluk nedeni var olduğundan polis memuruna ceza verilmez. Yine Ceza Muhakemesi Kanunundaki düzenlemeye göre, suçüstü halinde kolluk görevlisi olmaya veya resmi bir sıfat takınmaya gerek olmaksızın herkes tarafından yakalama işlemi yapılabilir (Örneğin hırsızın mahalleli tarafından yakalanması). Bu durum da kanun hükmünü yerine getirmekten ibaret olduğundan yine hukuka uygunluk nedeni mevcuttur ve yakalama işlemi yapanlara ceza verilmez.
Meşru (Haklı) Savunma (Müdafaa) (TCK 25/1)
Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez. Meşru müdafaa, bazen bir kasten öldürme suçunu dahi cezasız kılabilecek nitelikte önemli bir hukuka uygunluk nedeni olduğundan, kanunkoyucu tarafından sıkı şartlara bağlanmıştır. (Detaylı bilgi için bkz. “Meşru Müdafaa” adlı makale). Gerekli şartların varlığı halinde meşru müdafaa kapsamında işlenen fiiller sebebiyle kişi cezalandırılmayacaktır.
Hakkın Kullanılması (TCK 26/1)
Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez. Hakkın kullanılması, bir hukuka uygunluk sebebidir. Örneğin tabanca bulundurulması / taşınması bir ruhsata tabi kılınmıştır. Ruhsat sahibi olmayan kişilerin tabanca bulundurması ve taşıması 6136 sayılı Yasa kapsamında suçtur. Ancak kendisine bir bulundurma veya taşıma ruhsatı verilmiş kişiler için ruhsatın kapsamına göre tabancayı bulundurmak veya taşımak artık hakkın kullanılması niteliğinde olduğundan ceza yaptırımı ile karşılaşacak bir eylem değildir. Hakkın kullanılması ile ilgili kısımda değinilmesi gereken önemli bir husus ise, hakkın, ancak yetkili bir makama başvurularak kullanılması gerekiyor ise, doğrudan kullanılması hukuka uygunluk nedeni sayılmaz. Örneğin bir alacak – borç ilişkisinde, alacağın tahsili için bizzat cebir ve tehdit kullanılması durumunda, alacağın tahsili amacıyla yağma suçu oluşur. Kanun, icra dairesine başvurmayıp alacağını kendi tahsil etmeye çalışan alacaklıyı, hakkını kullanma açısından korumaz.
İlgilinin Rızası (TCK 26/2)
Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez. İlgilinin rızasının hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilebilmesi için bazı şartlara ihtiyaç duyulur:
- Rıza kişinin üzerinde mutlak surette tasarrufta bulunabileceği bir hakka ilişkin olmalı,
- İlgili (mağdur) rıza açıklamaya ehil olmalı,
- Rıza en geç fiilin işlenmesi anında açıklanmış olmalı.
Bir hukuka uygunluk nedeni olan ilgilinin rızasının en tipik örneğini tıbbi müdahalelerde görürüz. Zira normalde şartlarda birini vücut bütünlüğüne zarar verecek davranışlarda bulunmak, delici / kesici aletle yaralamak suç iken, ilgilinin rızası kapsamında yapılan cerrahi müdahale sebebiyle herhangi bir cezaya hükmolunmaz. (Yapılan cerrahi müdahalenin tıp biliminin protokol ve prosedürlerine uygun olmaması durumu hariç. Bu konuda detaylı bilgi için bkz. “Hekimin Cezai Sorumluluğu” adlı makale.)
5- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması
Bu fıkra hükmü, delil yetersizliğini ifade etmektedir. Ortada bir suç, bir de fail vardır. Ancak söz konusu suçun bu fail tarafından işlenip işlenmediği net bir biçimde bilinmemektedir. Ceza hukukunun en temel prensiplerinden olan “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği, suçluluğu yüzde 100 olarak ispatlanmamış, ortada küçücük de olsa bir kuşku kalmış ise, o faile ceza verilemeyecektir. Delilin yetersiz olduğu bu hallerde, sanık hakkında bu hüküm uyarınca beraat kararı verilir.
B- CEZA VERİLMESİNE YER OLMADIĞI
1- Yaş küçüklüğü
Türk Ceza Kanununun 31’inci maddesine göre, fiili işlediği sırada 12 (on iki) yaşını doldurmamış çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Ayrıca fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmuş ve fakat 15 (on beş) yaşını doldurmamış olan çocukların da, işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu söz konusu değildir. Bu durumdaki çocukların işlediği fiiller sebebiyle yapılan yargılama neticesinde yaş küçüklüğü nedeniyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilecektir. (12 – 15 yaş grubu için fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algıladığı ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olması durumunda ve 15 – 18 yaş grubu için de verilecek cezalarda indirim yapılır. Bu konuda detaylı bilgi için bkz. “Çocukların İşlediği Suçlarda Verilecek Cezalar ve Güvenlik Tedbirleri” adlı makale).
2- Akıl hastalığı
Türk Ceza Kanununun 32’nci maddesine göre, akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Ancak, bu kişiler hakkında güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu durumdaki kişiler hakkında yapılacak yargılama neticesinde yine ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir.
3- Sağır ve Dilsizlik
Türk Ceza Kanununun 33’üncü maddesine göre, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmamış olan çocuklara ilişkin hükümleri, on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olanlara ilişkin hükümleri, on sekiz yaşını doldurmuş olup da yirmi bir yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında da uygulanır. Burada da TCK 31’inci maddesine atıf yapılmış olup; fiili işlediği sırada 15 (on beş) yaşını doldurmamış sağır ve dilsiz çocuklar hakkında cezaya hükmolunmayacak, 15 yaşını doldurmuş ve fakat 18 (on sekiz) yaşını doldurmamış sağır ve dilsiz çocuklar hakkında işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.
4- Geçici nedenler
Türk Ceza Kanununun 34’üncü maddesine göre, geçici bir nedenle ya da irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez. Yine bu durumdaki kişiler hakkında da ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilecektir.
5- Etkin pişmanlık
Etkin pişmanlık hükümleri bazı durumlarda cezadan indirim sebebidir. Ancak Türk Ceza Kanununda düzenlenen bazı özel hükümler kapsamında etkin pişmanlıktan yararlanan faile hiç ceza verilmemesi de söz konusudur. Örneğin;
TCK 93/1 maddesinde, “Organ veya dokularını satan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce durumu merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz”,
TCK 192/1 maddesinde, “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz”,
TCK 201/1 maddesinde, “Sahte olarak para veya kıymetli damga üreten, ülkeye sokan, nakleden, muhafaza eden veya kabul eden kişi, bu para veya kıymetli damgaları tedavüle koymadan ve resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların üretildiği veya saklandığı yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını ve sahte olarak üretilen para veya kıymetli damgaların ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz”
TCK 221/1 maddesinde, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu nedeniyle soruşturmaya başlanmadan ve örgütün amacı doğrultusunda suç işlenmeden önce, örgütü dağıtan veya verdiği bilgilerle örgütün dağılmasını sağlayan kurucu veya yöneticiler hakkında cezaya hükmolunmaz” hükümleri yer almaktadır.
Bu ve benzeri durumların varlığı halinde etkin pişmanlıktan yararlanan kişi hakkında verilecek karar ceza verilmesine yer olmadığı olacaktır.
6- Şahsi cezasızlık sebebinin varlığı
Bazı durumlarda eylem suç oluşturmasına ve söz konusu fail tarafından kasten işlenmiş olmasına rağmen, suçu işleyen kişinin şahsi durumu sebebiyle ceza verilmeyebilir. Örneğin Türk Ceza Kanununun mal varlığına karşı suçlar bölümünde yer alan suçlar (yağma hariç – hırsızlık, mala zarar verme vs.) haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. Bu durumda verilecek karar yine ceza verilmesine yer olmadığıdır.
7- Karşılıklı hakaret
Türk Ceza Kanununun 129/3’üncü maddesinde, “Hakaret suçunun karşılıklı olarak işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre, taraflardan her ikisi veya biri hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir” hükmü yer almaktadır. Hakaretin karşılıklı olması ve hakimin ceza vermekten vazgeçme yönünde takdir kullanması durumunda, sanıklar hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir.
8- İşlenen fiilin haksızlık içeriğinin azlığı
Yine bazı durumlarda eylem suç oluşturmasına ve söz konusu fail tarafından kasten işlenmiş olmasına rağmen, fiilin haksızlık içeriğinin az olması sebebiyle ceza verilmeyebilir. Örneğin, şeftali bahçesinin yanından geçerken dalından bir şeftali koparıp alan kişi için hırsızlık suçu tüm unsurlarıyla oluşmuş olmasına rağmen haksızlık içeriğinin az olması sebebiyle ceza verilmeyebilir. Yine susamış olan çocuğun bir bakkalın önündeki buz dolabını açıp bir şişe su almasından ibaret eylemde de bu yönde karar verilebilir.
C- DAVANIN REDDİ
Davaya konu aynı eylem nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış (devam eden) bir dava varsa davanın reddine karar verilir.
D- DAVANIN DÜŞMESİ ve DURMASI
Zamanaşımı, sanığın ölümü, af, şikayete tabi bir suçta şikayetten vazgeçme / şikayet yokluğu gibi durumlarda davanın düşmesine karar verilir.
Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Örneğin yargılanması, bağlı bulunduğu kurum amirinin iznine bağlı olan bir kamu görevlisi hakkında bu izin alınmadan yargılamaya başlanılmış ise, davanın durmasına karar verilerek, bu şartın gerçekleşmesi için gerekli işlemler yapılır.
E- MAHKUMİYET ve GÜVENLİK TEDBİRİ
Sanığın atılı suçu işlediğinin kesin ve net bir biçimde ortaya konulduğu durumlarda verilecek hüküm, mahkumiyet hükmüdür. Yine suçun işlendiğinin sabit olması durumunda belli bir cezaya mahkûmiyet yerine veya mahkûmiyetin yanı sıra güvenlik tedbirine de hükmolunabilir. Kişilerin bazı hakları kullanmaktan yoksun bırakılması, çocuklar için bazı koruyucu uygulamaların gerçekleştirilmesi, suça karışmış akıl hastalarının yüksek güvenlik sağlık kurumlarında tedaviye alınmaları, kimi eşya ve kazançlara el konulması, suç işlemiş yabancıların sınır dışı edilmesi, yasal süreler geçmeden suç işlemekte ısrar edenlerin (mükerrirlerin) infaz rejimlerinde daha ağır uygulamalara tabi tutulması güvenlik tedbirlerine örnek olarak verilebilir. (Bkz. “Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi” adlı makale).
Sanığa mahkumiyet verilmesi halinde bazı koşulların varlığı halinde bu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, seçenek yaptırımlara çevrilmesine veya ertelenmesine karar verilebilir.
1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması
CMK 231 maddesi uyarınca sanığa verilen ceza 2 yıl veya daha az hapis cezası ise ve sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi yeniden kasıtlı bir suç işlerse, evvelce açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanır. (Detaylı bilgi için bkz. “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması” adlı makale).
2- Seçenek yaptırımlara çevirme
Türk Ceza Kanununun 50’nci maddesi uyarınca, sanığa verilen 1 (bir) yıl veya daha az süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya, çevrilebilir.
3- Erteleme
Türk Ceza Kanununun 51’inci maddesi uyarınca, işlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir. Bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır. Ancak, erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;
a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,
b) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir.
Cezanın ertelenmesi, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi koşuluna bağlı tutulabilir. Bu durumda, koşul gerçekleşinceye kadar cezanın infaz kurumunda çektirilmesine devam edilir. Koşulun yerine getirilmesi halinde, infaz hâkimi kararıyla hükümlü infaz kurumundan derhal salıverilir.
Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.